GÖK BİLİMCİ KABİLE: DOGONLAR
Geçmişten
günümüze teknolojinin gelişmesine paralel olarak kurulan modern dünya
düzenini reddeden birçok kabile, hala gelişmiş kültürel öğeleriyle
hayatlarını devam ettirmektedir. Dışarıdan tamamen ilkel görülen,
teknolojiye kapalı olarak toprak anayla iç içe yaşamlarını sürdüren bu
toplulukların, araştırmacılar tarafından incelenmeye başlanmasıyla
insanları hayrete düşürecek birçok üstün meziyete sahip oldukları
anlaşılmıştır. Rüyalarına hükmeden Senoilerden, ruhsal gelişmişlikte üst seviyelerde olan Şamanlardan, çöl insanları olan anaerkil toplum Tuareglerden ve dağların efendileri Kalaşlardan önceki yazılarımızda bahsetmiştik. Batı Afrika ülkesi olan Mali'de yaşayan Dogonlar ise, günümüz teknolojisiyle ancak keşfedilebilmiş olan uzay bilimi hakkında, M.Ö
3200 yıllarına kadar uzanan bilgi birikimleriyle bilim insanlarını
hayrete düşüren eşsiz bir topluluktur. Peki atalarının 8.6 km ışık yolu
uzaktaki Sirius yıldız grubundan gelen uzaylılar tarafından eğitildiğini
iddia eden Dogonların modern dünya insanlarını bu denli etkilemesinin
sebepleri nelerdir?
DOGON KÜLTÜRÜ VE SOSYAL YAŞAM
Evlerini dik yamaçlara inşa ettikleri için uçurum insanları olarak adlandırılan Dogonlar,
yaklaşık 250 bine ulaşan nüfuslarıyla Mali nüfusunun %4'ünü
oluşturmaktadır. Bölgede bulunan Telemlere galip gelen Dogonlar, 13'üncü
yüzyıl itibariyle günümüzde bulundukları bölgeye yerleşmişlerdir. Nijer
Kongo dilini konuşan bu topluluk tarım ve hayvancılığın yanında,
mükemmel ağaç işçilikleriyle geçimlerini sağlamaktadırlar. Geçmişten
günümüze korudukları kültürel miraslarının temelinde yer alan semboller,
Antik Mısırdan kalan tablet çizimleriyle benzerlik göstermektedir.
Atalarının aminist inançlarına sıkı sıkıya bağlı olan Dogonlar, zaman
içerisinde hem müslümanlık hem hristiyanlıkla tanışmışlardır. Dini
ritüellerinde ayaklarına bağladıkları uzun tahtalar ve maskeleri oldukça
dikkat çekicidir. Aynı köylerde hristiyan, müslüman ve aministler huzur
içinde yaşamaktadır. Dinde zorlamanın olmadığı Dogonlarda, yaşlılardan
seçilen bir ruhani lider bulunmaktadır. Dogonlarda 8-12 yaş arası erkek
çocukların yanısıra, 6-8 yaş arasındaki kızlarda sünnet edilmektedir.
Üç çocuk getirmeyen bir kadının dini ritüellere katılamadığı bu
toplulukta erkek üstünlüğü söz konusudur. Ancak yetiştirdikleri
ürünlerin satışında ve günlük işlerin idamesinde yük kadının üstündedir.
Yalnızca yaşlı insanlara cenaze merasimi yapılan kabilede; ölümlerin
üçüncü yılında yaptıkları dama isimli törenle ruhun yeni bir bedene
geçmesi (reenkarnasyon) amaçlanmakta ve ölüler kutsal saydıkları
mağaralara gömülmektedir. Avcılığın önemli bir yer tuttuğu Dogonlarda,
hayvanlar öldürülmeden önce onlara olan özürlerini dile getirmek
amacıyla şarkılar söylenmektedir ve kimi hayvanların avlanması kutsal
sayıldığı için yasaktır. Hastalarına genellikle doğadan hazırladıkları karışımlarla şifa bulmaya çalışırlar. 1931
yılında Fransız antropologlar Marcel Griaule ve Germaniae Dieterlen,
Dogonlar’ı ayrıntılı olarak araştırmaya karar vermiş ve 21 yıl boyunca
onlarla aynı ortamı paylaşmışlardır. Bu iki insanbilimcinin
araştırmaları Dogonlar hakkında pek çok bilinmeyenin keşfine olanak
sağlamıştır. Bu keşiflerin en sıradışı olanları ise, onların sahip
olduğu astronomi bilgisidir...
DOGONLAR ve ASTRONOMİ
Dogonların gizemini daha iyi anlamak için mitolojilerini incelemek
gerekir. Dogon mitolojisi Sirius yıldız sistemi (şeklinden dolayı
köpekyıldızı olarak da adlandırılmaktadır) ve onun çevresinde bulunan
gezegen ve yıldızlara dayanmaktadır. Dogon mitolojisinde; Sirius yıldız
sisteminde yaşayan, Nommolar olarak isimlendirilen, hem karada hem
denizde yaşabilen varlıkların insanları uygarlaştırmak için yeryüzüne
indiğine inanılır. Dogonlar, bu varlıkların Dogon rahiplerine uzayın
sırlarını öğrettiklerini (yaklaşık 250 bin yıl önce) ve bunun nesilden
nesile aktarılarak günümüze kadar ulaştığını iddia etmektedirler. Ayrıca
Nommoların babası olan Amma'nın dünyanın ve insanoğlunun yaratıcısı ve
mutlak hakimi olduğuna inanılmaktadır. Onlara göre insanlığın varoluşu,
Samanyolu galaksisi ile Sirius yıldız sisteminin etkileşimi (evlenmesi)
sonucunda meydana gelmiştir. Dogonlar, Nommoların birgün tekrar yeryüzüne ineceğine inanmaktadırlar. Yazıtlarında yer alan “Göklerde bir yıldız belirecek ve bu Nommo’nun yeniden dirilişinin işareti olacak”
ifadesi bu inanışı desteklemektedir. Amerikalı bilim insanı Robert
Temple geçmişe ait sembolleri incelediğinde, Nommo uzay gemisinin
dönerek yere inişini anlatan çizimler tespit ettiğini belirtmiştir.
Özellikle çizimlerde çok fazla sayıda Nommon gemisi tasvirleri
bulunmaktadır. İşte Dogonların astronomi bilgilerini inceleyen
araştırmacıların tespit ettiği, günümüzde çok gelişmiş teleskoplar ve
uzay araçları yardımıyla ancak öğrenilebilen o sıradışı gerçekler;
Dogonlar, binlerce yıllık geçmişe dayanan çizimlerinde dünyanın
yuvarlak olduğunu, ayın dünya, dünyanın güneş etrafında döndüğünü,
samanyolu galaksisini ve ayda bulunan kraterleri resmetmişlerdir. İlk
defa ünlü gökbilimci Galileo tarafından ortaya konulan tespitlerin
birçoğunun Dogonların ataları tarafından çizimlerine yansıtılması büyük
şaşkınlık yaratmıştır. Dogonların
sahip olduğu bir diğer ilginç bilgi ise, Jupiter'in 4 uydusundan ve
Satürn'ün ancak teleskopla görülen halkalarından haberdar olmalarıdır.
Dogonlar Sirius yıldızının en parlak yıldız olduğunu, Sirius'un yanında çıplak gözle görülemeyen ve kendilerinin Potolo
olarak adlandırdıkları sönük bir yıldızın daha olduğunu ve Sirius
yıldızının çevresindeki dönüşünü 50 yılda tamamladığını
belirtmişlerdir. Dogonlar bu sönük yıldızın dünyada bulunan bütün
maddelerden daha ağır bir maddeden oluştuğunu ve çok yoğun bir birleşim
içerdiğini belirtmişlerdir. Dogonlardan habersiz bir şekilde
araştırmalar yapan gökbilimci Alvan Graham Clarck, 1862 yılında
Dogonların bahsettiği bu sönük yıldızı keşfetmiş ve Sirius B olarak
isimlendirmiştir. 1920 yılına gelindiğinde ise gökbilimciler, Sirius B
yıldızının soluk ancak yoğun kütleye sahip bir cüce yıldız olduğunu
tespit etmişlerdir. Yapılan araştırmalar bu yıldızın tıpkı Dogonların
bahsettiği gibi yogun ve dünyadaki maddelerden çok daha ağır bir
maddeden oluştuğunu ıspatlamıştır. (Bu yıldızdan alınacak bir kaşık
maddenin 5 ton ağırlığında olabilecek kadar yoğun olması). Ayrıca Sirius B yıldızı Dogon mitolojisinde ölünce ruhların göç ettiği yer olarak bilinmektedir.
Dogonlar araştırmacılara Sirius sisteminde Emma Ya adını verdikleri ve kendilerine bu bilgileri aktaran Nommoların gezegeni olduklarını iddia ettikleri üçüncü bir yıldızdan bahsetmişlerdir. Ayrıca, bu yıldızın Sirius B yıldızından 4 kat hafif olduğunu, Sirius sisteminin etrafında daha geniş bir yörünge çizdiklerini ve bir uydusu olduğunu belirtmişlerdir. Bilim insanları ise, bu yıldızı 1995 yılında keşfetmiş ve Sirius C adını vermişlerdir. Sirius C'nin tıpkı Dogonların belirttiği şekilde Sirius B'ye göre daha geniş bir yörünge çizdiğinin tespit edilmesi büyük şaşkınlık yaratmıştır.
Dogonlar araştırmacılara Sirius sisteminde Emma Ya adını verdikleri ve kendilerine bu bilgileri aktaran Nommoların gezegeni olduklarını iddia ettikleri üçüncü bir yıldızdan bahsetmişlerdir. Ayrıca, bu yıldızın Sirius B yıldızından 4 kat hafif olduğunu, Sirius sisteminin etrafında daha geniş bir yörünge çizdiklerini ve bir uydusu olduğunu belirtmişlerdir. Bilim insanları ise, bu yıldızı 1995 yılında keşfetmiş ve Sirius C adını vermişlerdir. Sirius C'nin tıpkı Dogonların belirttiği şekilde Sirius B'ye göre daha geniş bir yörünge çizdiğinin tespit edilmesi büyük şaşkınlık yaratmıştır.
Sirius yıldızı ile ilgili bir diğer önemli nokta, sadece Dogon
mitolojisinde değil diger din ve inanç sistemlerinde de önemli bir yere
sahip olmasıdır. Kuran-ı Kerim'de güneşten sonra tek bahsedilen yıldız
Sirius yıldızıdır. Necm suresi 49'uncu ayette 'Doğrusu Şira yıldızının Rabbi O'dur'
şeklinde bahsedilmektedir. Hristiyanlıkta bazı kabala bilginleri Hz.
İsa'nın doğumu ile gökte beliren yıldızın, en parlak yıldız olan Sirius
yıldızı ile en parlak gezegen olan Jupiter'in birleşmesiyle oluştuğunu
öne sürmüşlerdir. Yine eski Çin metinlerinde Sirius yıldızı büyük ayı
takım yıldızı ile hareket eden bir yıldız olarak tasvir edilmiştir.
Olumlu ve olumsuz enerjinin Güneş ile beraber Sirius yıldızından
kaynaklandığı belirtilmiştir. 1909 yılında ise, gökbilimci Ejnar
Hertzsprung Sirius yıldızının Çin metinlerinde belirtildiği şekilde büyük ayı takım yıldızıyla birlikte hareket ettiğini iddia etmiştir.
Hiçbir gelişimden haberleri olmayan, çadır ve kerpiç evlerde yaşayan,
teknolojik hiçbir aygıttan yararlanmayan bu kabilenin Sirius yıldız
sistemi ve çevresi hakkında verdiği bilgiler araştırmacıları hayretler
içinde bırakmıştır. Ünlü Arkeolog Eric Von Daniken bu durumu; dünya dışı
varlıkların dünyamızı ziyaret etmesinin kesin bir kanıtı olarak
görmüştür. Birçok araştırmacı, kendileriyle görüşmeye sıcak bakmayan
Dogon rahiplerinin tüm bildiklerini açıklamadıklarını aslında bu ilkel
kabilenin uzayın sırları hakkında çok daha fazla bilgi sahibi oldukları
konusunda hemfikirlerdir. Bazı araştırmacılar ise, işi daha ileri
götürerek Dogon sembollerinin incelendiğinde uzay bilimi konusundaki
gerçeklerin yanı sıra, DNA ve atomun yapısı, kuantum fiziği ve sicim
teorisine kadar birçok bilginin resmedildiğini iddia etmektedirler. Ünlü
bilim insanı olan Stephen Hawking kuantum fiziği kapsamında 200'den
fazla temel parçacığın olduğunu belirtip tam bir sayı verememişken,
Dogon rahipleri 266 temel parçacık olduğunu araştırmacılara net bir
biçimde belirtmiştir. Sonuç olarak, Dogon topluluğu fazlasıyla ilkel
yaşamlarına rağmen, sahip olduğu bilgelikle insanları hayrete düşüren
eşsiz bir toplumdur. Belki de, bu toplulukla olan ilişkilerin
kuvvetlendirilmesi evrenin sırlarını çözme noktasında insanlığa büyük
yararlar sağlayabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder